24 Ara 2010

Teşekkürler













yine güzel bir gün
bahardan kalma istanbul
prensesimin yanaklarına yanaklarına değiyor pencereden giren güneş

bize dualar eden

güzel temennileriyle

yalnız olmadığımızı hissettiren blog dostlarımıza

sevgili kızımla çok teşekkür ediyoruz

ateşlerimiz geçti

sıkıntılarımız

uykusuz geçelerimiz bitti

herşey yine eskisi gibi

yayamas mikroplar

sevmiyorus

sisi :)


NOT

son günlerde

bizi oldukça yıpratan mikroplar gündemizideyken

organik oyuncakları incelemeye başladık

ve

neden olmasın dediğim bir anda kendimi kumaşlarla bir arada buluverdim...


" by LoVe "

isimli kendi markamızla

birbirinden eğlenceli kahramanlarla

karşınızda olacağız en kısa zamanda

17 Ara 2010

Dualarınızı beklerim... !!!!!!!!!




hayatın manası:

varlığımızın

bir hakikate hep ihtiyaç duyması

canım kızım biraz rahatsızlandı

şimdi herşey öyle anlamsızlaştı

sabırla bekliyoruz ateşleri bitsin diye

dualarınızla güzel günlere ...

11 Ara 2010

her yerde kar var....





yükseklerden izliyoruz gökyüzünün beyaz dansını




bahçemizdeki çam ağacının mutluluğuna diyecek yok




kahvenin tadı bir başka güzel




sohbetimiz sıcacık




eşime katılıyorum kış karla güzel...




penceremizin önünde biriken beyaz melekleri gösteriyoruz küçük kızımıza




ve fonda nilüferden bir parça




"her yerde kar var




kalbim senin bu gece..."


(aslında geçen perşembe günü kızım için düzenlediğimiz altı ay etkinliğimizi yayınlamak üzere hazırlık yaparken bir anda bastıran kar içinizi ısıtsın istedim :))

6 Eyl 2010

EŞİ OLMALI İNSANIN





İnsanın eşi olmalı,

bakarken yüreğinin kabardığı,


gözlerinden gözlerine yüreğinin aktığı…

aşık olduğu bir eşi olmalı!

Sabah gözlerini açtığında,

yanında olduğunu görüp,


şükürler etmeli Yaradana.

Koklamalı saçlarını.


Uyuyan eşine şefkatle bakıp,

usulca dokunmalı yüzüne,


varlığını hissedebilmek için.

Parmakları titremeli,


incitirim korkusuyla.


Sürekli çağlayan bir pınar olmalı gönlü…

kramplar girmeli midesine,


onsuzluk aklına geldikçe!

Rüzgar onun kokusunu getirmeli,

yağmur onun sesini.


Elleri yanmalı ellerini tutabilmek için.


Akşam onu görecek diye, pırpır etmeli yüreği.

Kelebekler gibi olmalı insanın kalbi.

Ayakları birbirine
dolaşmalı heyecandan,

eve dönerken eşi.
Beklemek asırlar gibi uzun gelmeli.


Gelişi ile sonsuz bir nur dolmalı içine.


Yüzüne baktığında,

konuşmadan anlamalı derdini,

tasasını,
öfkesini, sevincini, coşkusunu.


Başını göğsüne koyup,

huzurla uyuyabilmeli, tüm düşüncelerinden arınmış olarak.


Şımarabilmeli yanında.

öfkelendiğinde de sevebilmeli

Kıskanılmalı zaman zaman da…

Bir eşi olmalı insanın!

Sabah yolcularken işine, içi acımalı,

daha yollarken özlemeye başlamalı.

Seni şimdiden özledim!

Akşam dönüşünü beklemeli sabırsızlıkla.

Gözleri yollarda
kalmalı ve kapıyı çalmadan açmalı…

aşkla karşılamalı,


hasretle sarılmalı boynuna,

özlemle koklayıp,

öpmeli,


yıllarca uzak kalmışcasına!

Her günü bir başka güzel olmalı yaşamın,

bir başka özel,

bir başka soluklanmalı her anında.

Verdiği,aldığı hiç bir şeyin yeterli olmadığını düşünüp,

kahrolmalı,

daha fazla ne yapabilirim diye düşünmeli.


Mutluluk saçmalı etrafına.

Bir eşi olmalı insanın,
cennetten köşe almışcasına sevdiği,
sakındığı,

bakmaya kıyamadığı…

Her bir hücresinden aşkın fışkırdığı

çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı ...

1 Eyl 2010

KİLOLAR :) ve (:KAVALA KURABİYESİ

Doğumdan yaklaşık bir ay kadar önce
63 kilodan 85 kiloya kadar ulaştığım sıralar
sessiz bir gece
büyük bir çığlık kopar evde
ve
ardından
bu manzara


sevgili eşim

koridorda duran biricik arkadaşım

en hassasından caanım basküle

karanlıkta

yanlışlıkla takılınca

yaşasın çığlıkları attığımı hatırlıyorum :)

nedenini anlamışsınızdır herhalde

insan hayatına giren yenilikleri kolay kabullenemiyor bazen

uzun bir süre arap kızı gibi camdan seyretmekle kalıyor sadece

kilolarım ve ben hala alışamadık birbirimize

doğumdan bu yana yaklaşık dört buçuk ay geçmesine rağmen

hala

ve

bence

6 kilo fazlam var

umarım

bu fazlalıklardan

kurtulabilir ve ideal ölçülerime geri dönebilir
ve
güzel kıyafetlerime kavuşabilirim


(Sizlerinde bana yardımcı olacak diyet önerileriniz olursa çoook sevinirim)

amannnn


kim demiş kilolar sorun diye

şu güzelim kavala kurabiyelerine bir bakın hele

duygusal bir insan olduğumu beni tanıyanlar sıklıkla vurgularlar :)

canım annaneciğimi çok özledim artık yaklaşık 9 ay oldu görüşmeyeli

geçen gece de rüyamda görünce

artık kalktım

ve

eskiden bize kalmaya geldiğinde annanem

beraberce yaptığımız

yaparkende gülüp oynadığımız kavala kurabiyelerinden yaptım

Anne tarafım yunanistan kavala göçmeni olunca bu tür kültürel

lezzetler oldukça yaygın

sülalemizde

ve


özellikle bu kurabiye

geçmişten beri süregelen harika bir tat bence


canım eşim tarafından da çooook beğenilen hatta gündüz susama

pahasına

sahurda, çayın yanında yenilen

kavala kurabiyelerimin tarifi ise şöyle;


200gr eritilmiş tereyağı

1 çay bardağı sıvıyağ (annanem ağız tadı olarak alışkın olduğu

zeytin yağını kullanırdı)


1 bardak pudra şekeri (ve yine annanem 1bardak toz şekeri bir tülbentin içinde havanla döverdi)

1 su bardağı kavrulmuş badem

aldığı kadar un


afiyet olsun şimdiden deniyenlere


bu arada arap kızına ne mi oldu !!!


çoktaaaaan ıslandı bile :) :) :)

.

.

.

31 Ağu 2010

ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ...


Aman Allah'ım... Ne çabuk büyümüşüm :)

Bazen düşünüyorum da,
hayat: 'tekrardan süregelen göreceli bir kavram...'
Daha dün annemin kollarına koşarken en sevdiğim kırmızı elbiseyle
dore bir gelinliğin içinde
elim; ilk görüşte aşk fantezilerini yalancı çıkarmayacak kadar gerçek bir sevgiyle gözlerime bakan adamın ellerinde,
sevdiklerimi;
görmemelerin imkansız olduğu şu kocaman dünyada, hiç görmeden kendisine şiirler yazdığım istanbulum'a değişerek
bahar misali bir yolculuğa adım atarken ilk kez
bilemezdim heralde hiçbir şeyin ve hiç bir kimsenin engel olamadığı şirine misali uykumu
tatlı bir böcüğün işgal edeceğini...
güzellemeleri tekrarlatıyorken hayat
bazende acıların eşiğinden atlıyor insan
büyürken öğreniyor herşeyi...
kaybedince anlıyor kıymetlileri
bir daha hiç anne olamayacağımı zannetmiştim henüz hayata gelmemiş
dört aylık bebeğimi kaybettiğimi söylediğinde doktor...
çok ağlamıştım
ve hiç bitmeyecek sanmıştım gözyaşlarım...
....

yine ağlıyorum
günlerden perşembe
apar topar gittiğimiz hastanenin doğum odasındayım
annem, babam dışarda
eşimi içeri almıyorlar aynı anda bir başka doğum daha varmış yan odada...
Canım acıyor...
Canın hep böyle acısın diyor doktor :)
onu da çok seviyorum
çünkü
anne olmama vesile oluyor
baş aşağı görüyorum ilk kez seni
ne kadar manidar; hayata baş aşağı geliyoruz,
hayat başımızın altında...
inceden kalınlaşan bir senfoni
ağlak ağlak
ve
bir çift göz kara kara
bana bakıyor

...






güzel kız
bu sabah uyurken mışıl mışıl yanına sokuldum usulca
hala bebek kokuyorsun öyle pamukça...

Başıma gelen en güzel şeysin sen
ve ben sadece çok mutluyum :)

.

.

.

29 Ağu 2010